İyiniyet, sözleşme hukuku ve uluslararası hukukta hâkim olan, ahlaka dayanan bir ilkedir ve bazı örnekleri fıkıhta (Fıkıh, İslam ülkelerinde bir hukuk sistemidir.) da kullanılmaktadır. İran hukukunda, iyiniyet kavramı kanunda açıkça belirtilmemiştir. Yalnızca belirli durumlarda hâkimin takdir yetkisiyle uygulanmaktadır.

Terimsel Anlam

İyiniyet terimi hukukta farklı şekillerde tanımlanmıştır; niyet ve davranışta dürüstlük; dolandırıcılık ve hilekâr davranışlardan kaçınmak, diğer tarafı zarara uğratmamak, sözleşmenin amacına sadık kalmak ve yükümlülükler karşısında doğru ve dürüst bir tutum sergilemek, sözleşmelerde yaygın kabul gören norm ve kurallara aykırı davranmamak. Bu tanımların ortak noktası, sözleşmede dürüstlük ve iyiniyet, sözleşme yükümlülüklerinin samimi, adil ve makul bir şekilde yerine getirilmesidir.

Kavramsal Anlam

Hukukta, iyiniyet aslında ahlaki bir kavram olup zamanla hukuka girmiş ve yerleşik hale gelmiştir. Gerçekte, iyiniyet kuralı, ahlakın hukuk üzerindeki etkisinin simgelerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Bazı hukukçulara göre, iyiniyet kavramı hem kolay hem de açık olmasına rağmen, uygulamada ve somut örneklerde tanımlanması ve uyarlanması zor bir kavramdır ve tam olarak tanımlanması mümkün değildir.

Diğer bir grup hukukçu ise iyiniyetin sabit ve bağımsız bir kavram olmadığını, her sözleşmede, sözleşmeye hâkim olan ilke, kural ve koşullar dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğini savunur. Yani, iyiniyetin belirlenmesinde yalnızca soyut koşullar değil, sözleşmenin özel şartları göz önünde bulundurulmalıdır.

İyiniyet Kavramının Hukukçular Tarafından Tanımlanan Boyutları

Hukukçuların iyiniyet hakkındaki tanımlarından, bu kavramın genellikle iki yönü olduğu anlaşılmaktadır: 1) Dürüstlük ve hileden kaçınma; kişi cehalet veya aldatılma nedeniyle yanlış bir şekilde ancak dürüst bir inançla hareket ettiğinde, hukuken iyiniyetli kabul edilir ve bu durum, kanunun uygulanmasında esneklik sağlanır. 2) Dürüst bir tutum sergilemek ve sözleşmelerde yaygın kabul görmüş normlara uygun davranmaktır.

İran Medeni Kanununda İyiniyet Kavramı

İran Medeni Kanunu’nun hazırlanmasında Fransız ve İsviçre medeni kanunlarından etkilenmiş olmasına rağmen kanun koyucu açıkça hakkaniyet ilkesine atıfta bulunmamıştır. Bu durum, hukukçular arasında farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ancak, tarihi süreç incelendiğinde, İran hukukunda hakkaniyet ilkesinin kabulünün genel olarak artış gösterdiği görülmektedir.

Bazı hukukçulara göre, İran hukukunda Medeni Kanun’un 220. maddesi, sözleşme taraflarını sözleşmenin alışılmış sonuçlarına uymaya zorlamakta ve 225. madde, bir hususun halk arasında yaygın olan alışkanlık ve adetlere göre, sözleşme hükümleriyle aynı değerde olmasını kabul etmektedir. Bu maddeler, sözleşmelerin uygulanmasında iyiniyet ilkesinin gözetilmesi gerektiğinin temel dayanaklarıdır. Ayrıca, Medeni Kanun’un 277 ve 279. Maddelerinde de bulunmaktadır.

İran Medeni kanununu Madde 220 – “Sözleşmeler, yalnızca tarafları içerisinde açıkça belirtilen hususların yerine getirilmesiyle yükümlü kılmakla kalmaz, aynı zamanda taraflar, sözleşmeden doğan ve alışkanlıklar, gelenekler veya kanun gereği ortaya çıkan tüm sonuçlara da uymakla yükümlüdürler.”

Madde 225 – “Bir hususun, alışkanlık ve âdete göre, sözleşmede açıkça belirtilmemiş olsa bile, sözleşmenin kapsamına dâhil olması, o hususun sözleşmede yer almış sayılmasına eşdeğerdir.”

Madde 277 – “Yükümlü, borçlu tarafı taahhüdün bir kısmını kabul etmeye zorlayamaz; ancak hâkim, borçlunun durumuna göre makul bir süre veya taksitli ödeme kararı verebilir.”

Madde 279 – “Yükümlü, en iyi örneğinden yerine getirmek zorunda değildir; ancak, halk arasında kusurlu olarak kabul edilen bir malı teslim edemez.”

Bazı hukukçulara göre, İran hukukunda “makul ve yaygın davranış” ifadesi, iyiniyet ilkesinin yerine geçmiştir ve çoğu durumda, iyiniyet ilkesine uyulmasının sonuçlarıyla benzer etkiler yaratmaktadır.

Sözleşmelerde İyiniyet İhlalinin Yaptırımları

İyiniyetle ilgili temel konulardan biri, bu ilkenin ihlali halinde sözleşmenin farklı aşamalarında nasıl bir yaptırıma yol açtığıdır. Bu ilkenin ihlali halinde iki tür yaptırım bulunmaktadır.

  1. Sözleşmenin Feshi: Eğer bir sözleşme iyiniyetle yapılmamış ve aldatma gibi bir durum söz konusuysa, sözleşme geçersiz sayılabilir ve etkisiz hale gelebilir. Örneğin, sigorta sözleşmelerinde iyiniyetin sağlanması oldukça önemlidir ve gerçeğin gizlenmesi sözleşmenin iptaline yol açabilir.
  2. Tazminat Talebi: Eğer sözleşmenin feshi veya geçersizliği mümkün değilse, zarar gören taraf tazminat talep edebilir. İyiniyeti ihlal eden taraf, zarar gören tarafa uğratılan zararları tazmin etmekle yükümlüdür. İran hukukunda, 2004 yılında kabul edilen Elektronik Ticaret Kanunu, yükümlülüklerin ihlali durumunda cezai yaptırımlar ve tazminat talep hakkı öngörmüştür.

Nitekim İran’da Yargıtay’ın kararı şu şekildedir: “Mahkeme heyeti, … avukatının sunduğu temyiz dilekçesini inceleyerek, avukatın müvekkilinin çıkarlarını gözetme yükümlülüğü bulunduğunu, ancak gayrimenkulün 350.000 Tümen gibi çok düşük bir fiyata devredilmesiyle müvekkilinin çıkarlarının kesinlikle gözetilmediğini, ayrıca alıcının bu düşük bedel nedeniyle işlemin kötü niyetli olduğunun farkında olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, yukarıda belirtilen gerekçelere dayanarak temyiz başvurusunun yerinde olduğuna karar verilmiş ve Medeni Kanun’un 667 ve 1257. maddeleri ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 358, 515 ve 519. maddelerine atıfta bulunarak, temyiz edilen kararın bozulmasına ve söz konusu satış sözleşmesinin geçersiz olduğunun ilan edilmesine, birinci derece ve temyiz aşamasındaki yargılama giderleri ile avukatlık ücreti dâhil olmak üzere dava masraflarının davacılara ödenmesine hükmedilmiştir.” Karar numarası:140041390002284110-1400.12.25

Tüm hukuk sistemlerinde, hukuki ilişkilerde iyiniyetin korunması ve kötü niyetle mücadele önemli bir yer tutar. Sözleşmelerde iyiniyet, uygunsuz davranışlardan kaçınmak ve yükümlülükleri doğru bir şekilde yerine getirme çabası anlamına gelir. İran hukukunda, iyiniyet ve adil davranış için özel bir kavram geniş çapta kabul edilmemiştir ve yalnızca belirli durumlarda uygulanmaktadır. Ancak, ekonomik ve ticari ilişkilerin gelişmesiyle birlikte, ekonomik ilişkilerde hakkaniyetin tanınması zorunlu hale gelmiştir ve uluslararası yargı organları da bu ilkeyi sözleşmelerin yorumlanmasında kullanmaktadır. Bu nedenle, İran kanun koyucusunun iyiniyet ilkesini açıkça yasalara dâhil etmesi ve bu adımla hukuk sistemini güncelleyip tutarlı hale getirmesi ve uyum sağlanması için bir fırsat yaratması önerilmektedir.

Hukukçu Asena SONJİ

Kaynakça:

Diğer Yazılarımız

3 Comments

Gızem için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir